hayvanları tanıma noktamız...
  omurgalı hayvanlar
 

Omurgalı hayvanlar vücudunda bizler gibi iskelet taşıyan hayvanlardır.bu hayvanlar 5 gruba ayrılır:
                                  
BALIKLAR
Balıklar solungaçları ile solunum yapar, (birkaç tanesi hariç) suda nefes alırlar ve hepsi suda yaşar.
Genel özellikleri soğuk kanlılıkları, yürekleri çift gözlü olması, çoğunun vücudunun pullarla kaplı olması ve genellikle yumurta ile çoğalmalarıdır.
Bazı türleri ise doğurarak ürer (örn: balına, yunus ve fok balığı)
Balıkların harekette önemli rol oynayan değişik
kuyruk tipleri mevcuttur. Çatallanmış kuyruk tipine “difiserk”, çatallı olup eşit parçalı olana “homoserk”, köpek balıklarında olduğu gibi çatalları eş olmayan kuyruk tipine de “heteroserk” denir.
Balıklar omurgalı canlılar içerisinde sayıca en fazla olanıdır. Çalışmalarda balık
türünün 40.000 kadar olduğu söylenmektedir.
Balıklarda
gözler yüksek omurgalılara benzer. Kornea daha düz ve mercek daha yuvarlaktır. Kornea, merceğin önünde koruyucu bir görev yapar. İris; kırmızı, siyah, portakal rengi, mavi, yeşil olabilir. Balıklarda göz yapısı, yaşadıkları çevreye uygun bir özellik arz eder. Işığın kolay geçtiği temiz sularda yaşayanlar iyi görür ve renkleri ayırt ederler. Derinde yaşayanlarda gözler oldukça büyük olup, ışığın zayıf olarak ulaştığı daha derinlerde teleskop gözlü olanlarına da rastlanır. Bulanık sularda yaşayan balıklarda ise gözler küçülmüştür. Kör mağara balıklarında gözler görev yapmaz. Işık olmadığından gözlere ihtiyaç duymazlar. Balıklarda gözyaşı bezi ve gözkapağı bulunmaz.

Balıklarda tat alma cisimcikleri dudaklarda, farinkste, burun epitelinde, baş derisinde, bıyıkların uçlarında yerleşmiş olduğu gibi bazılarında da ağız içinde yerleşmiştir. Balıklarda dil yoktur. Olanlarında da gelişmemiştir. Sazanların ağzı içinde çok kalın kastan yapılmış yastık şeklinde bir yapı bulunur. Bu organ tat almaya yarar. Balıklar bazı maddeleri memelilerden daha iyi ayırt edebilirler

Dokunma duyusunda bıyıkların rolü büyüktür. Bıyıklar tat almada etkili olduğu gibi, besin bulma ve dokunma organı olarak da görev yaparlar.

Balıkların baş, gövde ve yüzgeç derileri üstünde tomurcuk veya çukurcuklar halinde küçük duyu organları mevcuttur. İçlerinde sinir uçları dallanmış haldedir. Görevleri; yaklaşan düşmanı, sıcaklık değişimini, besin ve tuzluluğu hissetmektir. Duyuda yan organın da etkisi önemlidir. Bazı derin deniz balıklarının yüzgeç ışınlarında uzamış olan bazı kısımlarında duygu organları yer almıştır.

Balıklarda dış ve orta kulak yoktur. İşitme organı bir kapsül içinde bulunan iç kulaktan ibaret olup, sudaki ses titreşimlerini idrak eder. Bu işitme organına “labirent” denir. İşitmede etkili olduğu gibi, dengenin sağlanmasında, ağırlık ve yerçekimi tespitinde de önemli rol oynar. İçlerinde kalsiyum karbonattan yapılmış “otolit” adı verilen cisimcikler de bulunur. Bazı balıklarda hava kesesinin ön kısmının her iki yanında iç kulakla ilişkili dörder adet kemikcik bulunur. “Weber cihazı” adını alan bu sistem ses dalgalarını ve basınç değişimini iç kulağa ileterek daha iyi işitmeğe yardım eder. Küçük frekanslı titreşimler, yanal çizgi sistemiyle idrak edilir. Bu, vücudun yanlarında derinin altında uzanan içi mukus dolu bir çift kanaldır. Belirli aralıklarla bu kanalı pulların arasından veya ortasından dışarı bağlayan yollar, bu yolların ucunda içinde sıvı ve sinir hücreleri bulunan bir torba vardır. Sudaki titreşimler bu sıvıya geçerek sinir hücreleri tarafından idrak edilir. Mesaj daha sonra sinirler vasıtasıyla beyne iletilir.

Bir başka balığın hareketinin doğurduğu titreşimleri, yanındaki balık bu yolla duyar. Yan organ çok alçak frekanslı titreşimleri idrak edip işitmeye yardımcı olduğu gibi, su akıntısının yönünü, sıcaklık ve soğukluk farklarını da tesbit eder. Yan organ işitmede de yardımcı olur. Ses ve basınç dalgalarını tesbit edebilir. Kemikli balıklarda, vücudun her iki yanında solungaçlardan kuyruk yüzgecine kadar uzanır.

Balıklarda burun (nostril), solunum için değil, suda çözünmüş kimyasal maddeleri koklamaya yarayan bir duyu organıdır. Koku alma kapsülleri üst çene üzerinde bulunan bir çift (veya bir adet) burun çukuruna yerleşmiştir. Koku maddelerini taşıyan su burun deliklerine girip çıkarken, koklama kapsüllerini yalayarak sinirleri uyarır. Bu duyu köpek balıkları gibi bazı balıklarda çok kuvvetlidir. Köpek balıkları kan kokusunu yüzlerce metre uzaktan alabilirler.

Balıkların suda batmadan durmasını sağladığı için önemlidir. Sindirim kanalının bir uzantısı olup, sırt tarafta torba şeklindedir. İçi CO2, O2 ve NO2 gazları ile doludur. Balığın yoğunluğunu, suyun yoğunluğuna göre ayarlar. Balık suda batmadan durmak için, içindeki gazı artırarak keseyi şişirir. Yüzerken havasını azaltır. Bazı balıklarda yüzme kesesi ikiye ayrılmıştır. Yüzme kesesi solunum, hidrostatik görev, ses meydana getirme ve bazı uyartıları hissetmede de etkilidir. Bütün balıklarda hava kesesi bulunmaz. Böyle balıklarda yağlı vücut ve göğüs yüzgeçleri batmalarına mani olur. Dip balıklarında yüzme kesesinin dışarıyla herhangi bir bağlantısı yoktur. Gaz özel bir sistemle hava kesesine doldurulur ve boşaltılır. Bu durumda karşımıza beş tip balık çıkmakta; Fizostom balıklar ve Fizoklist balıklar. Fizostom balıklarda hava kesesi yutakla bağlantılı olduğu için gaz girşi çıkışı sorun olmamaktadır ama Fizoklist balıklarda herhangi bir yutak bağlantısı olmadığından gaz giriş çıkışını "Rete Mirable" dediğimiz kılcal damar ağı yardımıyla olduğu bulunmuştur. Rete mirable mekanizmasında; gaz bezinden toplardamarlara laktik asit verilir.Laktik asit oksijen bağlanma yeteneğini düşürerek atardamarlarda yüksek kısmi oksijen basıncı oluşmasını sağlar.Bu olay tekrarlanarak tepe noktasındaki oksijen basıncının iyice yükselmesi sağlanır ve yüzme kesesinin içine diffüzyonla hava girşişi olur. Kan damarlarındaki bu ters akımdan dolayı oksijen keseden dışarı çıkamaz.
Birkaç balık çeşidi: kılıçkuyruk, alabalık, köpek balığı, hamsi, istavrik vb.
                             
KURBAĞALAR
Kurbağalar akciğerleri ile solunum yapan nemli yerlerde yaşayan canlılardır.dört bacağı vardır.vücutları nemli pullarla kaplıdır.küçük böcek ve sinek yiyerek beslenirler.genellikle yeşil renktedirler ve siçrayarak yürüyen bu canlıların hem elimize sucabilecek kadar küçük olanları hemde daha büyük olanları vardır (üzgünüm kurbağalar bölümüne fazla bişey yazamadım)
                           
SÜRÜNGENLER
sürüngenler omurgalılar aleminin yumurtalıyarak çoğalan hayvanlarındandır. yılan, kertenkele, kaplumbağa, timsah vb.'den meydana gelir.

Değişkensıcaklı (heterotermi) omurgalılardan olan sürüngenler, evrimsel olarak Amfibyumlarla sabit vücut ısılı (homeotermi) hayvanlar arasındaki geçiş sürecini, denizden karaya, kalıcı geçişi temsil ederler. Vücutlarının pul ya da benzer levhalarla kaplı olması nem kaybını en az düzeyde tutmalarını sağlar, bu sayede kurak ortamlara oldukça iyi uyum sağlarlar.

Vücut ısılarını sabit tutacak metabolizmik mekanizmalara sahip olmadıkları için, vücut ısıları dış ortamın ısısına bağlı olarak değişkendir. Bu yüzden sürüngen türlerinin çok büyük bir kısmı dünyanın ılıman iklim kuşaklarında yaşamlarını sürdürür. Ancak bu sayede kasları inanılmaz enerji tasarrufu yapar. Kaslarının güç potansiyeli memelilere oranla 4, kuşlara oranla 2 kat daha fazladır.

Tümü akciğerleriyle solunum yapan sürüngenlerin tümü yumurtlayarak ürerler. Bazı türlerde yavruların yumurtadan çıkması, dişinin içinde gerçekleşir.

En eski sürüngen fosillerine Karbonifer Döneme tarihlenen kayaçlarda rastlanır. Karbonifer Dönemi izleyen Permiyen Dönem ve tüm Mezozoik Zaman boyunca, tür çeşitliliği yaygınlık yönünden hızlı bir evrimleşme göstermişler, Mezozoik Zaman'da karalardaki hakim türleri oluşturmuşlardır. Kretase Dönemi nin sonunda gerçekleşen (65 milyon yıl önce) K/T Olayı sonunda sürüngen türlerinin büyük bir bölümü yok olmuşsa da bugün gezegenimizde 6.000 kadar alt türü yaşamaktadır.Sürüngen ve kaplumbağaları insanlar daha çok yazın görürler.
                              
KUŞLAR
Kuşlar iki ayaklı, (hemen hemen hepsi) uçan hayvanlardır.
vücutları tüylerle kaplı olan canlıların bazı türleri uçamaz.Bunlar:penguenler,tavuklarlar, devekuşlar ve hindilerdir.
Kuşlar yumurta ile ürerler.Bizler(tavuk yumurtası başta gelmek üzere) bazı kuşların yumurtalarını yeriz.
Kuşlar, diğer canlı alemlerinden farklı olarak bazı özelliklere sahiptir. İlk
sabit sıcaklıklı canlılar olma özelliğini taşırlar. Belirgin özellik olarak, üyelerinin tümü, diğer hiçbir hayvan grubunda görülmeyen tüylerle kaplıdır. Ön üyeleri kanatlara dönüşmüştür ve arka üyelerdeki kemikler intertarsal eklem oluşturacak şekilde dizilmiştir. Trake ve bronşlarının bulunduğu yerde çok gelişmiş bir ses kutuları vardır. Sert kabuklu yumurta bırakırlar ve kuluçkaya yatarlar. Embriyo, yumurta kabuğu ve amniyon zarı ile çevrilidir. Kuşların tam işlev gören, karmaşık ve gelişmiş, büyük ve küçük dolaşım sistemleri vardır.
Kuşlarda beslenme şekilleri çeşitlilik gösterir ve genellikle nektar, meyve, bitki, tohum, leş, çeşitli küçük hayvanlar (diğer kuşlar da dahil), gibi besinleri içerir. Kuşların dişleri olmaması nedeniyle, sindirim sistemleri çiğnenmeden yutulmuş besinleri işlemeye uygun hale gelmiştir. En yaygın görülen beslenme şekli tohumlardır. Bunun yanı sıra karışık beslenme de görülür. Kural olarak bitkisel besinlerle beslenenler çok az da olsa hayvansal besinleri (genellikle yavrulama dönemlerinde) alırlar. Her grubun ya da türün beslenme alışkanlıkları farklıdır. Suda yaşayanlar, başta
balık olmak üzere çeşitli su böcekleri ve omurgasız canlılarla, bazıları ise su bitkileriyle beslenirler. Karada yaşayanlar avcıdırlar ve böcekler, omurgasız ve küçük omurgalı canlılar, leş ya da bitki özsuları veya meyvelerle
beslenebilirler.
Kuşlarda, beyinin gelişmiş olmasına bağlı olarak, davranış şekilleri karmaşıklaşmıştır. Özellikle sesle iletişim kurulması gelişmiştir. İnsan dışında başka bir canlının sesini taklit etme özelliği sadece kuşlarda bulunur. Ses analizleri tür ayrımlarında bir kriter olarak kullanılır. Beslenme- kur yapma, saldırma ve korunma ile ilgili davranışlar türden türe farklılık gösterir.

Kuşlarda göç, yılın belli bir dönemini, kuluçkaya yattığı yerden uzak olarak geçirmek anlamına gelir. Gezici kuşlar, kuluçka yerinden değişik yönlere doğru kısmen ayrılan kuşlardır. Yerli kuşlar ise, sürekli kuluçka bölgesinde kalan kuşlardır. Her üç grubunda arasında geçiş formu gruplar bulunmaktadır. Göç davranışı, kuluçka bölgesinde geçici olarak besinin azalması ile ortaya çıkabilir. Kuzeydeki kuşların soğuk mevsimle ve bitkilerin yapraklarını dökmesiyle göç ettikleri bilinir. Örneğin su kuşlarının yaşadıkları yerde suların buz tutmasıyla ya da güneyde yaşayanlarda kuraklık nedeniyle yazın kuzeye de göç davranışı başlar. Çoğu kuşta, kışlama ve kuluçkaya yatma bölgeleri kalıtsal olarak saptanmıştır. İlkbaharda ya da yazın iç, kısmen dış etkilerle göç başlatılır.
                         
MEMELİLER
Memeliler insanlarında dahil olduğu, doğurarak çoğalan ve yavrularını sütle besleyen hayvanlardır.
Dünya üzerinde yaklaşık 4500 memeli türü bulunur. Bunların 200 kadarı
Avrupa’da görülebilir, Türkiye ise tek başına yaklaşık 170 memeli türü barındırmaktadır. Çift ve karmaşık dolaşım sistemine sahip, sabit vücut sıcaklıklı hayvanlardır. Vücutları genellikle kıllarla örtülüdür. Genç bireyler anne sütü ile beslenirler. Genellikle bacak şeklinde oluşmuş dört üyeleri vardır. Solunumda diyafram kullanırlar. Alt çeneleri bir çift kemikten oluşmuştur; orta kulaktaki kemikler üç parçalı olup kulak zarı ve iç kulakla bağıntılıdır. Hemen hepsinde yedi boyun omuru vardır.
Memeliler, sıcak kanlı yaratıklardır. Yani vücut sıcaklıkları genel olarak çevre koşullarından bağımsızdır. Bu ısı yalıtkanlığını sağlamak için ise toplam ürettikleri enerjinin % 80'ini harcarlar. Vücutları tüylerle kaplıdır ki, bu doku bazı türlerde dikenli bir hal alabilir (örneğin
kirpi) ya da azalıp neredeyse pürüzsüz hale gelebilir; insan, yunus ve balinalarda olduğu gibi. Doğurarak çoğalırlar.
Yavru memeliler, genel olarak belirli bir gelişim evresini tamamlayıncaya kadar annelerinin karnında taşınır. Doğum sırasında yavrunun gelişmişliği memeli türüne göre değişkenlik gösterir. Kör (ve genelde çıplak) doğan ve bazen yıllarca annesi tarafından yetiştirilen memeli türleri olduğu gibi, doğumun ardından kısa süre içinde koşmaya ya da yüzmeye başlayan memeli türleri de vardır. Ancak genel olarak memelilerde, yavruların belirli bir süre anne tarafından bakımı zorunludur. Dişi memeli, yavrusunu bebeğin gelişimi için gerekli bileşenleri içeren zengin içerikli sütü ile besler.
Memelilerin vücut büyüklükleri değişkendir. En küçük memeli, bir
böcekçil olan Yabanarısı yarasası (Craseonycteris thonglongyai - ortalama 3 cm, 1 gr); en büyük memeli ise Mavi balina'dır (Balaenoptera musculus - ortalama 35 m, 120 ton). Memeli vücudu, sıcak veya soğuk iklim koşulları ile mücadele için de farklı özelliklere sahiptir. Karasal memeliler için kalın bir kış kürkü, deniz memelileri için deri altında kalın bir yağ tabakası veya yağlanmış bir kürk bu mücadelenin silahlarıdır. Bazı memeliler de kış uykusuna yatarak, bu dönemi enerjiden tasarruf ederek geçirir. Yiyeceğin bol olduğu dönemde vücudunda depoladığı fazladan kalorileri, yiyeceğin kıt olduğu bu dönemde ‘uyku’ durumunda iken yakar. (Sincaplar, ayılar ve porsuklarda olduğu gibi.) Bu durum gerçek bir kış uykusu halini de alabilir (yediuyurlar ya da yarasalarda olduğu gibi) yani bu süre içinde canlılar, yaşamsal faaliyetlerini ve vücut sıcaklıklarını minimuma indirirler.
Bazı memeli türleri insanlar tarafından evcilleştirilmiştir ve yabani türleri ortadan kalkmış ya da çok az kalmıştır. (
İnek, at, koyun gibi.)
Yarasa aslında uçan bir memelidir.Yakından bakılırsa vücudu tüylerle değil kıllarla kaplıdır.Ve en önemlisi yavrularını sütle beslerler.
Aslında balina, yunus, ve fok balığı da suda yaşayan memeliler grubuna girer.Onları dikkatle incelerseniz sürekli su yüzeyine çıkıp nefes alırlar ve yavrularını doğurup sütle beslerler...

 
  hay-van-lar-a-le-mi.tr.gg  
 
Burası bir kelebek bahçesi =)

Free Music
Free Music
Free Music
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol